pub-6450042492155979 DIRECT, f08c47fec0942fa0 window.dataLayer = window.dataLayer || []; function gtag(){dataLayer.push(arguments);} gtag('js', new Date()); gtag('config', 'G-53DS9RL5XL'); pub-6450042492155979 DIRECT, f08c47fec0942fa0 KURAN-I KERİMDE HERŞEY MEVCUTTUR: 2020

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

Sayfalar

12 Ağustos 2020 Çarşamba

44-) KURAN-I KERİM UZAYDA AKILLI CANILILAR OLDUĞUNU BİLDİRİYOR


KURAN-I KERİM BAŞKA DÜNYALARDA CANLI VARDIR BUYURUYOR
AYET:(Enbiya.107)”Ey Resulum biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.” başka ayette
AYET:(Sebe.2) ''Yerin içine gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni, oraya çıkanı bilir. O, esirgeyendir, bağışlayandır''
Ayetinde olduğu gibi başka alemler de başka dünyalarda hayat olduğunu ispatlıyor. Ne yazık ki alimler bu iki ayeti de tefsir edememişler ama biz bu bilgiye sahip değiliz. İlerde bu ayetlerin tefsiri daha iyi anlaşılacaktır dememişlerdir. Sayın okurlarım bize şöyle bir itirazda bulunuyorlar diyorlar ki siz bir icat oluyor olduktan sonra bak bu falanca ayette vardı diyorsunuz. Niçin icat olmadan ilerde şu icat yapılacak bu Kuranda şu ayettedir demiyorsunuz. Diye bize eleştiriyorlar. İşte söylüyoruz şu anda başka dünyalarda canlılar olduğu hayat olduğu tesbit edilebildi mi hayır. Aranıyor işte diyoruz ki bu ayetler bize başka dünyalarda hayat olduğunu ispatlıyor. Başka dünyalarda hayat bulunacak diyoruz. Peki şu anda ışınlama gerçekleşti mi? Yani ışık hızıyla giden bir araç üretildi mi hayır çalışmalar devam ediyor. Biz diyoruz ki gene ayetlere dayanarak ki(Sebe.38-40) ayetlerde Hz. Süleyman Belkıs’ın tahtını nasıl göz açıp kapatıncaya kadar bir alime getirttirdiyse yani ışık hızı ile o taht nasıl binlerce kilometreden göz açıp kapayıncaya kadar geldiyse ilerde bu gerçekleşecek diyoruz. Yine ayetlere dayanarak diyoruz ki yeryüzünde hiçbir ses ve görüntü yok olmaz. İlerde tarihte kalmış bütün sesler ve görüntüler seyredilebilecektir. ve bütün canlıların çıkardığı sesler anlaşılabilecektir. Nasıl ki Hz Süleyman kuşlarla ve bütün hayvanlarla konuşabiliyorsa. Bizde konuşacağız. Nasıl ki Hz Süleyman cinlerle konuşabiliyorsa bizde konuşacağız. Sayın okurlarım 1000 yıl önce mucize olan şey 1000 yıl sonra normal karşılanır ve hayatta kullanılır. Nasıl ki 1000 yıl önce televizyon, telefon, telgraf, faks, bilgisayar, radyo, v. b icatlar mucize idiyse ve bugün çocukların bile kullandığı bir oyuncak olduysa bize mucize gibi gelen şeyler 1000 yıl sonra gayet normal kabul edilecektir.

43-) CANSIZ VARLIKLARDA ALLAHI ZİKREDER SECDE EDER


7 KAT YERDE VE GÖKTE CANLI CANSIZ RUHANİ CİSMANİ HERŞEY AMA HERŞEY ALLAHI TESBİH EDER ZİKREDER ONU ÖVGÜ İLE TESBİH VE ZİKİR ETMEYEN HİÇBİRŞEY YOKTUR
AYET: (isra.44)”Yedi kat gök ve kat yerde ve bunlarda bulunan her şey ama her şey Allah’ı tesbih eder, zikir eder. Onu övgü ile tesbih ve zikir etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne var ki siz onların tesbihini anlayamazsınız.” Bu ayette de açıkça görüldüğü gibi Kainatın 7 kat gök ve 7 kat yer tabakasından oluştuğunu ve bu tabakalarda bulunan her şeyin ama her şeyin Allah’ı zikrettiğini bize bildiriyor.
AYET:(Haşr.1)” Göklerde ve yerde olanların hepsi Allahı tesbih etmektedir. O üstündür. Hikmet sahibidir.”
AYET: (Nahl.49-50)”Göklerde bulunanlar, yerdeki canlılar ve bütün melekler büyüklük taslamadan Allaha secde ederler.” Bu ayetten de anlıyoruz ki sadece canlılar değil sadece cansızlar değil bütün ruhani varlıklarda Allaha secde eder. Melekler v.b

42-) NASA ATMOSFERİN DELİNİP GEÇİLEBİLECEĞİNİ KURAN-I KERİMDEN ÖĞRENMİŞTİR.


7 KAT GÖKTE 7 KAT YERDE KATMAN OLDUĞUNU BİZE BİLDİREN KURAN-I KERİMDİR. NASA ATMOSFERİN DELİNİP GEÇİLEBİLECEĞİNİ KURAN-I KERİMDEN ÖĞRENMİŞTİR. Bugün Nasa merkezinde milyarlarca dolar para harcanarak harıl harıl çalışılmakta gökyüzünde canlılar aranmaktadır. Aya çıkılmış şimdi de Marsa keşif uçağı gönderilmiş Marsa insan gönderme hazırlıkları başlamıştır. Adamlar aya otel yaptılar turist getirecekler biz sofiler hala ay nurdur aya ayak basılamaz onlar aya çıkmadılar yalan söylüyorlar gibi masallarla hem kendilerini hem bizi yanıltıyorlar. Amerikalı uzaya çıkma hazırlığını yaparken de Kurandan faydalanmıştır. Önce atmosfer delinip geçilebilir mi? bunun hesapları yapılmış sonra şu ayete bakılarak bunun zor olduğunu ancak imkansız olmadığını anlamışlar ve atmosfere büyük bir enerji gücü olan hidrojen ve atom enerjisi gücüyle ve atmosferin sıcaklığına ve sürtünmeye dayanıklı alaşımlar yaparak atmosferi delip uzaya açılmayı başarmışlardır işte onlara yol gösteren ayet. AYET:(Rahman.33)” Ey insan ve cin toplulukları eğer göklerin ve yerin çerçevesinden çıkıp gitmeye gücünüz yetiyorsa geçin; Ancak büyük bir güçle bunu başarabilirsiniz.” bu ayeti din adamlarımız Allah’ın insanlara bir tehdidi olarak algılamışlar. Asla bunun başarılamayacağını anlamışlar ve öyle aktarmışlardır. Halbuki Bu ayet incelendiğinde ayetin sonunda bunu ancak Allah başarır dense idi doğru idi fakat böyle bir şey denmiyor açık kapı bırakılıyor. Büyük bir güçle bunu başarabilirsiniz deniyor işte Nasadakiler buna dayanarak atmosferi delmeyi başarmışlardır.

41-) KAPTAN KUSTONUN MÜSLÜMAN OLMASINA SEBEP OLAN AYETLER


DENİZDE TATLI SU VE TUZLU SU ARALARINDA SET OLMADAN BİRBİRİNE KARIŞMADAN AKAR BU AYETİN ANLAMINI 1400 YIL SONRA KAPTAN KUSTO FARKETMİŞTİR. KAPTAN KUSTO Nasıl Müslüman oldu... Kaptan (Jacgues Yues) KUSTO (1910-1999) Kaptan Kusto'nun Müslüman oluşu Mumsema Time dergisinin 20. yüzyılın en önemli simaları arasında gösterdiği ünlü deniz araştırmacısı ve bilgini Kusto, sonunda, Kur’ an’ a hayran olmuştur. Fransız sualtı araştırıcısı, kaşif ve yazandır. Sualtı dünyası anlatan filmleri ve kendi buluşu olan iki kişilik derin daima hücresi ile bilinir. Şöhreti Fransız Cumhurbaşkanını geçmiş olan Kusto 26 yaşımdan itibaren denize ve su altına merak sardı. Araştırdıkça da bir başka güzellik dünyasıyla karşılaşmaktan gelen büyük bir zevkle deryalara hayran kaldı. 195l’den itibaren Katipso adlı gemiyi satın alarak ve su altında daha fazla durmasını sağlayacak bir kısım aletleri geliştirerek, ihtisasını derinleştirdi. Dünyanın bütün denizlerinde ve büyük sularında filmler çekti, televizyon programları hazırladı aynı konuda kitaplar yaz. Büyük akvaryumlar ve müzeler kurdu. Dünya televizyonlarında uzun müddet yayınlanan Yaşayan Deniz programı ile okyanusların sırlarım gözler önüne getirdi. Cebelitarık Boğazı’ndaki araştırmalarında iki farklı denizin su kütlelerinin birbirine karışmadığını tespit etti. Aralarında yoğunluk farkı olduğundan Atlas Okyanusu’na ait su kütlesi üstte, Akdeniz’e ait su kütlesi de altta olmak üzere iki su kütlesi birbirlerinin tarafına devamlı olarak aktıkları halde birbirlerine karışmamaktaydı. Yani, Atlas Okyanusu’nun suyu Cebelitarık Boğazı’ndan Akdeniz’e, Akdeniz’in suyu da Atlas Okyanusu’na akmakta, fakat iki su kütlesi arasında su alışverişi olmamaktaydı. Bu çalışma ve incelemenin sonunda keşfettiği bütün bilgilerin 1400 yı1 önce Kur’anı Kerim’de bildirildiğini görünce önce şaşırdı, sonra Kur’anın hak kitap olduğunu kabul etti. “1962 senesinde Alman ilim adamları, Aden Körfezi ile Kızıldeniz’in birleştiği Mendeb Boğazı’nda, Kızıldeniz’in suyu ile Hind Okyanusu’nun suyunun birbirine karışmadığını bildirmişlerdi. Biz de, Atlas Okyanusu ile Akdeniz’in sularının birbirine karışıp karışmadığını araştırmaya başladık. Önce Akdeniz’in kendine has sıcaklığı, tuzluluğu ve yoğunluğu ile içinde yaşadığı canlıları tesbit ettik. Aynı araştırmayı Atlas Okyanusu’nda da tekrarladık. İki deniz suyu binlerce seneden beri Cebelitarık Boğazı’nda birleşiyordu. Bu durumda, iki suyun karışması ile tuzluluk ve yoğunluk gibi hususların birbirlerine eşit, hiç olmazsa yakın olması gerekirdi. Hâlbuki, her iki denizin en yakın kısımlarında bile deniz suyu kendi özelliğini koruyordu. Yani, iki denizin birleşme noktasında bir su perdesi iki deniz suyunun birbirine karışmasına engel oluyordu. Bu hâli anlattığım Profesör Maurice Bucaille, bunda şaşılacak bir şey olmadığını, İslâmın kutsal kitabı Kur’ân-ı kerîmin bunu açık bir şekilde yazdığını söyledi. Hakikaten bu hâl Kur’ân-ı kerîmde dosdoğru açıklanıyordu. Bunu öğrenince Kur’ân-ı kerîmin; Allahü teâlânın kelâmı olduğuna inandım. Hak din olan İslâmiyeti seçtim. İslâm dini, mânevî gücü ile bana kaybetdiğim oğlumun acısına dayanma sabrını verdi...” (RAHMAN SURESİ, 19-20-21. ayetler) 19 - (Acı ve tatlı) iki denizi salıverdi birbirine kavuşuyorlar. 20 - Fakat aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar. 21 - Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

11 Ağustos 2020 Salı

40-) ECNEBİLER KURANI İNCELEYEREK İCATLARINI YAPMIŞLARDIR


ECNEBİ ALİMLER İCADLARINI KURANDAN ESİNLENEREK BULDULAR
Kuran-ı kerimde açıkça belirtilen konular ne yazık ki yüzyıllar sonra ecnebiler tarafından keşfedilmiş Kuran dan ilham alarak Kuranı incelenerek bu icatları yapan Yahudi ve Hiristiyanlar buldukları icatları biz Müslümanlara milyarlarca dolara satmışlardır. Her türlü karları olmuştur. Sadece maddi değil manevi olarak ta İslam’a büyük darbe vurmuşlardır. Şöyle ki Kurandan ilham aldıkları halde İslam’ın geri bir din olduğunu Hiristiyanlık ve Yahudiliğin ileri bir din olduğunu ispat etmeye çalışmışlardır. Kuranın çağ dışı bir kitap olduğunu Müslümanlara inandırmaya çalışmışlardır. Böylece hem Müslümanları Kurandan uzaklaştırmışlar, hem de Müslümanları sömürmüşlerdir. lisede okuyan herkes bilir ki bize öğretilen şey teknik icatların tamamının 16.17. yüzyıllarda Hiristiyan ve Yahudi alimlerince icat edildiğini bunların içinde bir tek Müslüman olmadığını bize öğretmişlerdir. Gerçi biz İslam alimleri yazımızda bunun böyle olmadığını ispatladık şimdide onların yaptığı icatların Kurandan ilham alınarak yapıldığını ispat edeceğiz inşallah. Onların 300 400 sene önce bulduklarını iddia ettikleri şeylerin 1400 sene önce indirilen Kuranda olduğunu çok açık şekilde göreceksiniz. Konuya geçmeden kafalarda oluşabilecek şu iki soruya cevap bulalım. Mademki Kuran-ı kerimde bütün bu icatlar vardır mevcuttur neden yüzyıllardır gelen binlerce İslam alimi bu ayetleri fark edememişlerdir? Milyonlarca Müslüman bu kitabı okuyup dururken ayetlerin meallerini okurken hele hele Araplar kendi dillerinde olan Kuran ayetlerindeki bu açık seçik ayetleri nasıl olur da fark etmezler. Nasıl olur bir İngiliz bir alman anlar. Bunun sebebi şudur. Müslüman alimler tefsirciler. Kuranın uhrevi bir kitap olması yönünü ele alıp dünyevi ve maddi yönünü görmezden gelmişlerdir daha doğrusu Muaviye ve oğlu yezit Kuranı kerimi yaşayan bir kitap olmaktan çıkarmışlardır. Kuranı kerimin arapcasının okunması gerektiğini, mealini okumanın günah olduğunu, mealle amel etmenin günah olduğunu Kuranı ancak alimlerin anlayacağını, normal vatandaşın Kurandan bir şey anlayamayacağını, bazı ayetlerin hükümlerinin kaldırıldığını,(Nesh)ayetlerin çoğunun Allahtan başka kimsenin anlayamayacağı(müteşabih) ayetler olduğunu (Allah mademki anlaşılmayacaktı süs olsun diye mi o ayetleri indirdi tövbe haşa)yani müteşabih ayetler olduğunu nesh eden ve nesh edilen ayetler olduğunu, Kuranı tefsir etmenin çok büyük bir günah olduğunu, hatta Müslümanların bilimle, teknikle, kültürle, sanatla ilgilenmelerinin çok büyük günah olduğunu bu ilimlerin gavurlara ait olduğunu, yeni icat edilen teknik aletleri kullanmanın çok büyük günah olduğunu gavur icadının kullanılamayacağını Müslümanlara inandırmışlardır. Abarttığımı düşünüyorsunuz değil mi? Öyle sanın keşke öyle olsa biliyor musunuz ki bu memlekete matbaa Avrupa’dan tam 400 yıl sonra girmiştir. Evet ne yazık ki bu bağnaz yobaz kafalar yüzünden 400 yıl Müslümanlar ilimden okumaktan bilimden geri kalmışlardır ve hala bu 400 yıllık açık kapatılamamıştır. Gerekçe nedir gerekçe gavur icadı olmasıdır. Bırakın eskiye gitmeyin bugün bile televizyon, telefon, bilgisayar gavur icadıdır diye kullanmayan gerici yobazlar mevcut. Onlara yobaz dedim diye kızacaklar ama az sonra yazacağım ayetleri okuyunca Kuranın ne kadar ilerici kendilerinin ne kadar gerici olduklarını anlayacaklardır.
Sayın okurlarım şimdi ham sofuların ayetleri nasıl anladığını bilim adamlarının nasıl anladığını görelim.